8 Nisan 2007 Pazar

Kırmızı Taçlı Kız

Gönderen Niliş'in Dünyası... zaman: 12:35 1 yorum
Günlerden bir gün Graz sokaklarında dolaşan bir kız varmış.. New Yorker mağazasında beyaz puantiyeli kırmızı pahalı mı pahalı tacı görmüş ve içi gitmiş. Almayı çok istemiş ama almamış. Aklının bir parçasını orada bırakıp çıkmış ve aradan günler, haftalar geçmiş.. Kızımız hiç ilgisi olmayan minik bir dükkanda o çok beğendiği tacı 0.80 Avroya görmüş ve hemen alıp takmış.
O artık KIRMIZI TAÇLI KIZ 'mış!..

İtalyan Pizzasının Sırrı :-)

Gönderen Niliş'in Dünyası... zaman: 11:23 0 yorum
İtalyan pizzasının sırrını bilen var mı? Ben öğrendim...
Geçen gece aynı dairede kaldığımız İtalyan arkadaşın annesi bize pizza yapacağını söyleyince bir sevindik, bir sevindik. Aradan geçen 2-3 saatlik sürenin sonunda pizzalarımız önümüzdeydi. Pizzamızı yerken kırılan dökülen hayallerimizi de tamir etmeye çalıştık çünkü hiçbir özelliği yoktu. Meğer tek sır, pizzayı yapanların İtalyan olmasıymış.. Başka da bir fark yokmuş..

5 Nisan 2007 Perşembe

Neye niyet neye kısmet!

Gönderen Niliş'in Dünyası... zaman: 14:16 0 yorum
3 Nisan Salı günü Graz'dan Çek Cumhuriyeti - Prag'a giden trene binerken sınırdan dönmek zorunda kalacağımızı hatta o geceyi de Linz 'de geçireceğimizi nereden bilebilirdik ki!
Trene binerken hepimizin içinde bir huzursuzluk vardı. 4 saat sonunda Avusturya sınırından çıkıp sınırından girdiğimizde pasaport kontrolü sırasında oluşan problemlerle geri dönmek zorunda kalınca hiçbirimizin üzülmeyişi de sanırım bu huzursuzlukla alakalıydı. Sanki geri döndüğümüze sevinir gibiydik. Tabii burada olayın komik yönü Çek Cumhuriyeti Schengen ismiyle anılan Avrupa Birliği üyelerinin bir kısmının dahil olduğu o topluluğa yeni yeni adım attığından sistemleri tuhaf bir şekilde işliyor. Bizde Schengen ülkelerine giriş hakkına sahip olduğumuzdan Çek Cumhuriyetine girebiliyoruz ancak geldiğimiz yönden çıkma hakkına sahip değiliz. Yani ülkeye giriş hakkımız var, çıkış hakkımız yok! Böyle de tuhaf bir durum!
Hemen sınırdan Avusturya yönüne giden ilk trene atlayışımız ve trenin Avusturya'nın Graz'a 4 saat mesafedeki Linz şehrine kadar gitmesi. Bir sonraki trenin sabahın ilk ışıklarıyla birlikte olması ve bizim geceyi Linz'de geçirme mecburiyetimiz.. Ve tabii sabahında da Linz maceramız başlamış oldu...
Akşam kalacak yer bulmaya çalışırken gezdiğimiz şehir, gündüz de en az gece göründüğü kadar güzeldi. Avusturya sınırları içerisinde tarafımdan gerçekten beğenilme lüksüne sahip olan Linz'de diğer şehirler gibi kiliselerle doluydu. Ama Linz'in başka bir havası vardı. Meydanıyla, katedral ve kiliseleriyle, nehriyle, parklarıyla yani sahip olduğu hemen hemen aynı şeylerle farklı duran bir güzelliği vardı. Sanırım ilk defa içimden "Yaşanılacak bir şehir" diye geçirdim.Resimdeki yer "Neuer Dom" isimli bir katedral ve gerçekten de çok görkemli, büyük bir yapıya sahip. İç kısmı da yine çok farklı ve değişikti. Önündeki minik su birikintisini görünce hayat belirtisi hissediyor insan.
Linz'in meydanı şu ana kadar gördüğüklerimin içinde en geniş ve samimi duran meydandı. Meydanda bulunan uzun ve görkemli heykel Linz'in sembolü de sayılabilirmiş.
Yine Linz'in de ortasından nehir geçiyor ama anladığım kadarıyla nehirde taşımacılık çok gelişmiş çünkü bununla ilgili olarak nehre yakın yerlerde ilginç manzaralar vardı. Bir gemiyi nehre bitişik olarak bırakmışlar. Sebebi de gemilere binerken kolaylıkla geçiş sağlayabilmek.
Gezimiz pek tahmin ettiğimiz gibi olmadı ama Linz'i görmüş olmamız ve benimde artık Avusturya'da beğendiğim bir şehrin olması açısından hiçte fena sonuçlanmadı. Ve sonunda atladık Graz trenine ve kendimizi olmamız gereken yerde bulduk :-)
 

Nilişin Dünyasına Hoş Geldiniz! Copyright © 2011