17 Ağustos 2012 Cuma

17 Ağustos 2012

Gönderen Niliş'in Dünyası... zaman: 05:40 0 yorum
Bugün 17 Ağustos, tarifsiz acıların yaşandığı, yıkılan binaların tutuşan elleri birbirinden ayırdığı, hafızalardan silinmeyecek günün yıl dönümü... Bir çoğumuzun depremle ilk kez tanıştığı o kara gün... Kayıp günü kısaca. Herkes bir şeyini yitirdi o gün... Ne acı ki, ilk değildi, sonda olmadı, olmayacakta!
Acılı yüreklere, içi yananlara sonsuz sabır diliyorum... Bu felaketin boyutlarının artmasına sebep olanlara ise diyecek söz bulamıyorum!

10 Ağustos 2012 Cuma

Benim Güzel Truff'larım!

Gönderen Niliş'in Dünyası... zaman: 05:09 0 yorum
Benim gibi bir çikolata delisinin Truff sevdalısı olması pekte şaşırtıcı olmasagerek :) Daha önce Dr. Oetker'in hazır malzemeleriyle yapmış, tadına da doyamamıştım. Ama nedense pek oyalayıcı gelmişti bana. Üşengeçlikten tekrar yapma fırsatım olmamıştı. Serviste eve giderken birden aklıma düştü, canım istedi, araştırdım farklı tarifleri. Çok pratik bir tarif buldum ve hemen yaptım. Eşim neredeyse hepsini tek hamlede bitirecekti :) Bayramda şeker ya da tatlı yerine ikram edilebilecek farklı ve şık bir alternatif oldu benim için :) Dün akşam yaptığım truff tarifini, pasta ve tatlı tarifleri için oluşturmuş olduğumuz pastaistasyonu.blogspot.com adresinde bulabilirsiniz.


8 Ağustos 2012 Çarşamba

Kuvertür Çikolatalarım

Gönderen Niliş'in Dünyası... zaman: 05:29 2 yorum
Daha önceki yazımda bahsetmiştim, pastacılıktan ve Elit Çikolata fabrikasından... Şu sıralar icraata geçemedim henüz. Ne pasta yapabildim, ne de fabrikaya gidebildim. Ancak boş durmuyorum tabii. Sürekli okuyorum, diğer bir deyişle AR-GE aşamasındayım. Okuduğum tariflerde yorumlarda sürekli karşıma çıkan kuvertür çikolatayı almakla başlayayım istedim ve bu isteğimi eşimle paylaştım. O da sağolsun, benim için hem sütlüsünü hem de bitterini almış :)) Üstelik fiyatları da bana oldukça uygun geldi... 1kg fiyatı 15 TL. Bu işin başında olduğumdan öğrendiğim herşey beni büyülüyor. Zamanla daha farklı keşifler yapacağımı düşününce heyecanlanıyorum. İşte karşınızda çikolatalarım :)


2 Ağustos 2012 Perşembe

Domates Çorbası ve Püreli Tas Kebabı

Gönderen Niliş'in Dünyası... zaman: 04:38 0 yorum
Ramazan ayı vesilesiyle arkadaşlarımızı davet ettiğimiz bir günden bahsedeceğim. Davet hafta içi olunca, vakit az oluyor, çeşitte azalıyor tabi. Soframızın fotoğrafını çekemedim ama en azından yemeklerin fotoğraflarını çekebildim. Önce fotoğraf, sonra tarifler gelsin bakalım...


Domates Çorbası

Malzemeler
  • 1 yemek kaşığı un
  • 1 yemek kaşığı margarin
  • 4 su bardağı su
  • 1 su bardağı süt
  • 4 adet iri domates
  • İsteğe göre üzerine konulmak üzere kaşar, maydanoz
  • Tuz, karabiber

Yapılışı

  1. Margarin tencereye konur ve eritilir.
  2. Eriyen margarine un eklenir ve 3-4 dakika kavrulur. (Bu aşama da istenirse 1 yemek kaşığı salça da eklenebilir.)
  3. Robottan çekilen domatesler tencereye eklenir. 2-3 dakika orta ateşte kavrulur.
  4. 4 bardak su eklenir. Çorba koyulaşmak üzereyken 1 bardak süt eklenir. 
  5. Tuzu ve karabiberi eklenir. (Ben kekikte ekliyorum ama isteğe bağlı olarak değişebilir.)
  6. Kaynadıktan sonra birkaç dakika kısık ateşte tutulur ve altı kapatılır.
  7. Kaselere aldıktan sonra üzerine kaşar peyniri rendesi eklenebilir.
Not: Koyulaşan çorbanıza su ya da süt ekleyerek durultabilirsiniz.

Püreli Tas Kebabı

Malzemeler

Tas Kebabı için
  • 500 gr. kuşbaşı doğranmış kuzu ya da dana eti
  • 1 soğan
  • 2 diş sarımsak
  • 4-5 adet biber
  • 2-3 adet domates (Robotta çekilmiş)
  • 2-3 kaşık sıvı yağ
  • Tuz, karabiber, kekik
Püre için
  • 4 adet patates
  • 1 kaşık tereyağ
  • 3/4 su bardağı süt
Yapılışı
  1. Sıvı yağı derin bir tava ya da tencereye koyuyoruz.
  2. Isınan yağın üzerine etleri ekliyoruz. 
  3. Etler suyunu çekince, soğanı ve sarımsağı ekliyoruz. 
  4. Biraz kavrulduktan sonra biberi ekliyoruz.
  5. 1-2 dakika sonra domatesleri ekliyoruz. 
  6. Domatesin suyunu çekene kadar kısık ateşte pişiriyoruz.
  7. Diğer tarafta, püre için patatesleri haşlıyoruz. Ben, patateslerimi soyup ikiye böldükten sonra, düdüklüde 5 dakika haşlıyorum. 
  8. Patates, tereyağ ve sütü rondoda püre kıvamına getiriyorum. Eğer, yağın pişmemiş kokusu rahatsız edecek olursa, 1-2 dakika boyunca teflon bir tavada pişirebilirsiniz.
  9. Ilınan püreyi tabağa ortası çukur kalacak şekilde koyuyoruz. Ortasına suyunu çekmiş olan tas kebabından yeterli miktarda ekliyoruz. 
  10. Afiyet olsun :)
Not: Ben eti fazla pişmiş sevdiğim için biber ve domatesi eklemeden önce 1 bardak sıcak su ilave ediyorum.

Kaynak: www.nefisyemektarifleri.com adresindeki farklı tarifleri birkaç kez denedim ve en sevdiğimin bu olduğuna karar kıldım.

31 Temmuz 2012 Salı

Pastacı olcam ben :)

Gönderen Niliş'in Dünyası... zaman: 12:21 8 yorum

Kendimi bildim bileli çikolata delisiyim ben. En sevdiğim şey çikolata ve pasta derdim bana soranlara. Hatta babama yalvarmıştım da birgün beni çikolata fabrikasına götürmüştü :)) Hiç unutamam o günü! İşte böyle... Pasta ve çikolata sevdam bugün hala hobi olarak devam eder, yapmayı da yemeyi de fazlasıyla severim. Şimdi birde can arkadaşım var ve bu hayalimi onunla da paylaşıyorum. Mutluyum hemde cok :)


İşte bu da bizim hayalimizi gerçekleştirmek için attığımız ilk adım:

Bu arada, çok yakında bir çikolata fabrikasına daha gideceğim. Esenyurt'ta Elit Çikolata'ya gitmeyi planlıyorum. Kendimi Charlie'nin çikolata fabrikasındaki obur çocuk gibi hissediyorum bazen :) Bu geziyi yapınca, tüm detayları keyifle anlatacağım sizlere...

12 Temmuz 2012 Perşembe

İskender

Gönderen Niliş'in Dünyası... zaman: 08:16 1 yorum

Başlığa bakıpta aldanmayın :) Bunu bir yemek tarifi sanmayın. Manevi anlamda yaşadığım bir doyumdan bahsedeceğim size. İki gün oldu Elif Şafak'ın İskender'ini bitireli. Severek okuduğum kitaplar arasına girince burada da bahsetmek istedim. Korkmayın korkmayın! Kitabı anlatmayacağım :)
Daha önce "Baba ve Piç"i okuduysanız ve sevdiyseniz, bu kitabı çok seveceksiniz! Araf ya da Pinhan gibi değil, akıp gidiyor bütün hikaye... Bu kitapta hikaye daha ön planda. Beni öyle etkiledi ki, hala etkisinden çıkabilmiş değilim. Hemen ardından Açlık Oyunları serisine başladım ama odaklanmakta zorlanıyorum açıkçası.
Daha fazla yazarsam sürprizleri kaçıracağımdan korkuyorum. Ve burada yazımı noktalıyorum :)

Neler Oluyor Hayatta???

Gönderen Niliş'in Dünyası... zaman: 05:16 0 yorum
Yazmak benim icin bir terapi sanki! Birde örgü örmek ve pasta yapmak var beni bu kadar rahatlatan, mutlu eden :) Blog serüvenime gelince çok eskilere dayanmasa da benim için ayrı bir yeri var, çünkü başladığımda Erasmus öğrenci değişim programıyla Avusturya'ya gitmiştim. Bir gezi günlüğü tutmak isteyip başlamıştım yazmaya... Ne var ki, elim ermedi bir yerden sonra yazmaya ve hayat her zaman olduğu gibi aktı geçti hızlıca. Farkına varır varmaz başladım bu satırları karalamaya :)
Üniversite bitti, iş hayatı başladı. Ona bir de yüksek lisansla evlilik eklendi. Göçebelikten yerleşik hayata geçiş yaptım. İş ve ev arasında mekik dokuyan birine dönüşüverdim. Sorumluluklarım arttı. İsteklerim hayallerim bir bir gercekleşirken bloğuma geri dönüş yapmanın vakti geldi artık :) Lafı fazla uzatmadan bu yazı bloğumun II. miladı olsun diyorum...

14 Şubat 2012 Salı

Bir eşi olmalı insanın...

Gönderen Niliş'in Dünyası... zaman: 07:07 2 yorum
Bir eşi olmalı insanın;
Rüzgâr onun kokusunu getirmeli, yağmur onun sesini. Elleri yanmalı ellerini tutabilmek için.

Akşam onu görecek diye, pırpır etmeli yüreği. Kelebekler gibi olmalı insanın kalbi. Ayakları birbirine dolaşmalı heyecandan, eve dönerken eşi.
Beklemek asırlar gibi uzun gelmeli. Gelişi ile sonsuz bir nur dolmalı içine.

Bir eşi olmalı insanın:
Yüzüne baktığında, konuşmadan anlamalı derdini, tasasını, öfkesini, sevincini, coşkusunu...

Güven duymalı, her şeyiyle. Başını göğsüne koyup, huzurla uyuyabilmeli, tüm düşüncelerinden arınmış olarak.
Babası, abisi, arkadaşı, dostu, sırdaşı, anası, çocuğu olmalı...
Şımarabilmeli yanında. Kıskanılmalı zaman zaman da...

Bir eşi olmalı insanın:
Sabah yolcularken işine, içi acımalı, daha yollarken özlemeye başlamalı. ‘Seni şimdiden özledim.’

Bir eşi olmalı insanın:
Akşam dönüşünü beklemeli sabırsızlıkla. Gözleri yollarda kalmalı ve kapıyı çalmadan açmalı. Aşkla karşılamalı, hasretle sarılmalı boynuna, özlemle koklayıp öpmeli, yıllarca uzak kalmışçasına!

Bir eşi olmalı insanın:
Her günü bir başka güzel olmalı yaşamın; bir başka özel.Bir başka soluklanmalı her anında.

Bir eşi olmalı insanın:
Cennetten köşe almışçasına:

Sevdiği, sakındığı.
Her bir hücresinden aşkın fışkırdığı.
Çölde okyanusu yaşadığı bir eşi olmalı insanın.

CAN YÜCEL
 

Nilişin Dünyasına Hoş Geldiniz! Copyright © 2011